1. Anasayfa
  2. KORT DERGİSİ

Kudret Bayram: "Türk tenisi, sağlıklı bir sisteme muhtaç!"

"Bakanlık sisteminden başlayarak alt kademelere kadar koordineli bir şekilde ısrar edilerek kurulacak doğru bir sistem ve projeyi, istikrarlı bir şekilde yürütebilirsek Türk tenisinde beklenen başarılar gelecektir."

Kudret Bayram: “Türk tenisi, sağlıklı bir sisteme muhtaç!”
0

RÖPORTAJ VE FOTOĞRAFLAR: SERDAR SÖZKESEN

2017 ile 2020 yılları arasında Türkiye’deki ATP ve WTA seviyesinde turnuva direktör yardımcılığı yapan ve çok küçük yaşlardan bu yana tenisin içinde olan tenis antrenörü Kudret Bayram, Türk tenisinde sistemli yapılacak bir projenin önümüzdeki yıllarda daha başarılı tenisçiler çıkaracağını düşünüyor. Bundan sonrasında sözü Bayram’a bırakalım…

Öncelikle kendimden bahsetmek istiyorum… 7 yaşından bu yana tenis oynuyorum. Eski performans oyuncusuyum. Marmara Üniversitesi Spor Akademisi’ne girdim ve ardından Türkiye’de birçok tenis kulübünde çalıştım. Kısa zamanda başantrenör olarak yer aldım.

BAŞAK ERAYDIN İLE ÇALIŞTIM

2011’in sonlarında Ebru Şallı – Harun Tan’ın çocuğu olan Beren Tan ile çalışarak özel koçluğa adım attım. O dönemde ve genç yaşımda bir kulüpten ayrılarak çok küçük yaşta bir oyuncunun özel koçluğunu yapmak benim için radikal bir karardı ancak Beren’in çocuk yaşlardan pro kariyerine giden serüvendeki gelişimi kendisinin ve ailesinin bu spora olan tutkusu ve bakış açıları uzun yıllar kendisiyle çalışarak bir aile olmamıza neden oldu ve bu projeden çok keyif aldım. Kendisiyle hâlen daha çalışmaktayım.

2013’te ise bu defa durağım Başak Eraydın oldu ve kendisiyle uzun yıllar ‘tur koçu’ olarak çalıştım. Başak ve benim için zorlu bir süreç olarak başlasa da benimle çalışmaya başladıktan sonra kendisi 600 numaralardan 200’lere kadar tırmandı. Kendisiyle İspanya’ya gittik, çok iyi antrenörlerle ve oyuncularla beraber, farklı çalışma metotlarını ve sistemleri Başak’a yükleyerek iyi bir oyuncu yaptık. Sevgili Lluis Bruguera bir baba gibi yaklaştı bize daima kendisinden çok şey öğrendim. Bu dönemde Sayın Osman Tural’ın, Gökhan Dönmez’in ve Cengiz Durmuş’un büyük destekleri oldu bize. Fiziksel olarak ciddi antrenmanlar yaptık ve seviyesini yükselttik. Teklerde ve çiftlerde önemli başarılar yakaladık. 2017’nin başında kendisiyle yolları ayırarak kısa dönem Rus raket Natela Dzalamidze (WTA çiftler:70) ile çalıştım. Özellikle Asya’daki turnuvalarda mücadele ettik. 3 ayın ardından Türkiye’ye geri döndüm.

ANTRENÖRLÜK BU ÜLKEDE ZOR!

Her daim değişime, gelişime ve yeniliğe açık bir antrenör oldum. Akranlarımın aksine genç yaşta, örneğin Muharrem Ataç Hocamın da yanındayken çocuklara sürekli bir şeyler öğretmek ve sunmak gibi gayretlerimle beraber antrenörlüğe kaymam daha kolay oldu. Burada neden profesyonel oyuncu olarak turda yer almadın da antrenörlüğü seçtin sorusu gelebilir. Türkiye’de o yıllarda oyunculuğu devam ettirmek çok zordu. İmkânlar daha kısıtlıydı. Kulüpler ve federasyon oyuncuları desteklemiyordu. Aileler de belirli bir yere kadar çocuklarını destekleyebiliyordu. Başımdan bir sakatlık da geçince oyunculuk yerine antrenörlüğü seçtim.

Antrenörlük başarım, oyunculuğumun çok üzerine geçti. Bir oyuncuya dokunmak, ona başarılar sağlatmak, gelişimi ve kariyerinde yanında olmak son derece keyifli. Rahmetli Can (Üner) Abi, Çağla Büyükakçay ile çalışırken; ben Başak Eraydın ile çalışıyordum. O dönemde Türk olarak sadece ikimiz tur koçluğu yaptık. Mesela İpek Soylu’nun koçu yabancıydı. Hâlâ bu dönemde yerli tur koçu olan fazla bir antrenör yok! Can Abi’nin vizyonu ve iştahı bana ve Türk tenisindeki herkese ilham veriyordu. Arkadaşlarımdan Davis Cup kaptanımız Bora Gerçeker’in ve Deniz Ataş’ın da profesyonel oyunculara çok desteği var.

Antrenörlüğün en sevimsiz taraflarından biri, her zaman bavulunuzun hazır olmasıdır. Bir oyuncu ile her zaman anlaşamayabilirsiniz, başarısız olunabilir ve oyuncu hemen sizinle yollarınızı ayırabilir. Bu işten çok keyif alsam da bir süre sonra turdaki bu düzensiz yaşamdan muzdarip olduğum için 2019’un sonlarında Clubsporium’da özel ders antrenörlüğüne başladım. Turdan döndüğümü duyan birçok performans ve senyör oyuncusu benden özel dersler aldı. 2023’ün mayıs ayında artık Clubsporium’un ve Olivier Vanneste Tenis Akademisi’nin Direktörü olarak görevimi yürütüyorum.

AKADEMİ KURDUK

Olivier Vanneste zaten Clubsporium’un eski antrenörlerinden birisi. Burada çok sevilen ve saygı duyulan birisi ve kendisi, İpek Şenoğlu’nun antrenörüydü. İkimiz de profesyonel tenisten geldik, tur koçluğu yaptık ve çok iyi anlaşıyoruz. Vizyonumuz ve kafa yapılarımızın uyuşması ile beraber arkadaşlığımız da üst seviyede. Aynı dili konuşmak önemli ve kurulan akademide bir çok ‘ilk’i gerçekleştirdik. Bu kulüp normalde sadece özel derslerin yapıldığı bir kulüptü ama kısa sürede biz bu akademeyi kurduktan sonra performans tenisini de getirdik. Türkiye’de söz sahibi tenisçileri yetiştirme gayreti içerisindeyiz. 50-60 kişilik bir grubumuz var ve bu gençlere iyi şartlarda çok iyi antrenmanlar yaptırarak onları turnuvalara hazırlama gayreti içerisindeyiz.

Clubsporium, hali hazırda 5.000’e yakın aktif üyesiyle Türkiye’nin en revaçtaki kulüplerinden birisi. Gerek konforu, gerek üst düzey veteranların katılımıyla, gerekse de ses getiren turnuvaları ile her daim renkli ve özel kulüp oldu. Yönetim kurulu başkanımız Saffet Çerçi, yöneticilerimizden Sedat Yokuş ve genel müdürümüz İsmail Çerçi ve profesyonel kadromuz, bu kulübün ilk açıldığından bu yana tenise çok destek veriyorlar. Benim de burada uzun yıllardır olmamın sebebi, tenis vizyonumuzun örtüşmesi..

Kasım 2023’te büyük bir senyör turnuvası (T200) düzenledik ve yaklaşık 900 kişinin katılımıyla güzel bir organizasyona imza attık. Enbe Orkestrası’nın da konseri le çok güzel bir turnuvayı tamamladık. Ardından bu yılın mart ayında ITF turnuvası aldık.

TÜRK ANTRENÖRLERİN DURUMU

Son 20 yılda Türk tenisi ivme kazandı. Bunun en önemli sebeplerinden biri, projelerin deneme – yanılma yoluyla sistemli bir şekilde devam ettirilmesiydi. Antalya’daki Future turnuvalarının fazlalılığı da bunlara etken oldu. Benim dönemimde oynayanlardan Haluk Akkoyun, Ergün Zorlu, Barış Ergüden iyi oyunculardı, keza daha eski jenerasyondan Alaaddin Karagöz, Mustafa Azkara, Barış Ergün harika tenis becerisine sahiplerdi ama o dönemde bu tarz turnuvaların olmaması oyuncuların performanslarını ve tenis kariyerlerini de etkiledi.

Bu saydığım isimler çok yetenekli ve atletik oyunculardı ve bu işi çok istiyorlardı. Yani tenisten başka bir şey yapamadılar ve belirli bir süre sonra oyunculuğu bırakıp bu işten nasıl para kazanırım derdine düştüler. Bu düşünceye ben de sahip oldum ama düzen bize bundan başka çare bırakmadı. Tenis antrenörlerinin para kazanması için de kendi becerilerini, bilgi ve birikimlerini özel derslerle beraber nakte çevirmesi gerekiyor.

Türk tenisçilerde servis atma, kırma ve avantajı koruma eksikliği var. Bu durum sadece mental değil, özgüvenin de önemi vardır. Eğer oyuncu 4-3 ve 30-40’da en iyi vuruşu hangisini bilmiyorsa ya da yaklaşma vuruşunda kararsızlık hissediyorsa bu mental eksikliktir. Vuruş seçimi ve vuruş mekaniği anlamındaki Özgüvensizlik beraberinde mental güçsüzlüğü de getirir. Öncelikle siz oyuncunun tüm enstrümanlarını sahada belli bir seviyeye çıkaracaksınız ki oyuncunun kendine bir özgüveni olacak ve o özgüvenle maça çıktığı an oyuncuya mental artı olarak geri dönecek.

Biz genelde çocukları 10 yaşından itibaren bir yarış atı gibi görüyoruz. Oyuncu gelişmezse hemen kulübünü ya da antrenörünü değiştirme yoluna gidiyoruz. Bu iş böyle olmaz. Yurt dışında gençler küçük yaşta iyi bir koçla ve düzgün bir programla istikrarlı bir şekilde yollarına devam ediyorlar. Bunun da meyvelerini yıllar sonra alıyorlar. Yani bu doğru bir sistem ürünüdür.

SABALENKA’NIN TÜRKİYE MACERASI

Antrenörlerimiz de özel koçluk yaparak, ders portföylerini kaybedip, kulüpteki işinden olmamak adına özel koçluk macerasına girmek istemiyor. Çünkü bu ülkenin ekonomisinde böyle radikal kararlar almak gerçekten de çok zor. Ben Başak Eraydın ile zamanında bu riski aldım ve uzun süre ona özel koçluk yaptım. Mesela şöyle de birkaç kez denk geldiğim anım var… Başak ile turda seyahat ederken, yanımızda bir kızla sohbet ederdik ve ‘Haftaya hangi turnuvadasın?’ diye sorardık. Kendisi de bize “Haftaya şurada bir turnuva var ve girmek istiyorum ama bu turnuvadan yeteri kadar para kazanabilirsem ancak gidebilirim” derdi. Yani bu oyunculardan bir tanesi de Aryna Sabalenka’dır. Biz Başak ile turdayken kendisi henüz junior turdan ayrılıp yeni profesyonel tura geçmişti. Türkiye’ye de gelerek üst üste 4 hafta turnuva oynayıp şampiyonluklar yaşamıştı.

FRANSA, ABD, KANADA VE İNGİLTERE ÖRNEK ALINABİLİR

Son dönemde Anıl Yüksel ile beraber çalışan Yankı Erel’de ciddi bir çıkış var. İyi anlaşıyorlar ve daha büyük başarılara imza atacaklarını düşünüyorum. Bu bir sistem işi aslında ve bu sistem aslında bir devlet politikası olmalı. Üst kademeden başlamalı ve belirli bir sistem ışığında ilerlemeli ve ısrar edilmeli. Günümüzde Fransa, ABD, Kanada, İngiltere’deki sistemlerin benzerleri yapılmalı. Türkiye’de bu sistemlere yönelik birçok iyi oyuncumuz mevcut ve bütçelerimiz de fena değil. ‘Junior Development’ sisteminin getirilerek, 10 ya da 15 yıllık projeler çizilerek kulüplerden oyuncu seçilmeli. Bu oyuncular, çok iyi tesislerde kampa (içinde okul olan) dahil ederek yaş gruplarına göre en iyi antrenörlerle (yabancı da olabilir) en iyi şekilde çalıştırılmalı. Bu şekilde iyi maaşlarla en iyi Türk antrenörlerimizi de kullanabiliriz.

Bu sistemi kurabilirsek, belki 10 yıl sonra oyuncularımız 18 yaşına geldiklerinde tur seviyesinde 300-400 numaralara gelebilecek potansiyele sahip olacaklar. Kulüpler de iyi oyuncuları çıkarma anlamında daha fazla sorumluluk sahibi olmalılar. Dediğim gibi Bakanlık sisteminden başlayarak alt kademelere kadar koordineli bir şekilde ısrar edilerek sistemi ve projeyi doğru şekilde yürütmek gerekiyor. Sonuçta her proje ya da sistem sadece para odaklı değil. Güzel ve sağlam bir sistem kurulduğunda sponsorlar da (markalar) bu proje bazlı gelecek vadeden sistemi görüp, gençleri gördüklerinde sisteme dahil olmak isteyecektir.

EN BEĞENDİĞİM TENİSÇİLER

Tenis Ligi’nde İpek Öz’ü mağlup eden Deniz Dilek ve kendi yaş grubunda Avrupa’nın en iyilerinden olan Kaan Işık Koşaner ve Samim Filiz gibi gençlerin iyi oyuncu olacaklarını düşünüyorum. Dünyada ise Novak Djokovic’in oyun stilini çok beğeniyorum. Asla vazgeçmiyor, baskıyı akıllı şekilde kaldıran bir tenisçi. Ayrıca savaşçı Rafael Nadal’ı da sevmekle beraber, kendi dönemini değerlendirdiğimde ve tenise kattıkları değerler, spora bakış açısı ile dünyanın gelmiş geçmiş en büyük oyuncu Roger Federer’dir.

Genç jenerasyondan Jannik Sinner daha komple bir oyuncu ve mental olarak da kendini çok geliştirdi. Kadınlarda ise Iga Swiatek’i istikrarsız görüyorum. Keşke devam etseydi ama Ash Barty’i çok beğeniyordum. Çok yetenekliydi ve oyun zekâsı üst seviyedeydi. Elena Rybakina da iyi oyunculardan. Gelmiş geçmiş en iyi kadın raket için Steffi Graf ve Serena Williams’ı söylerim.

*: Bu röportaj ilk olarak Kort Dergisi’nin 51. sayısında (Mart 2024) yayımlanmıştır. Dergimizi Türk Telekom e-dergi üzerinden de indirip okuyabilirsiniz.

 

Bu Habere Tepkiniz Ne Oldu?
  • 12
    be_endim
    Beğendim
  • 1
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 1
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir