Zorlukları reddetmek yerine onları kucaklamak… Jannik Sinner’in 1 ay öncesindeki ağır mağlubiyetten sonra zihinsel olarak muazzam noktaya ulaşması ve Iga Swiatek’in finalde verdiği zihinsel dayanıklılık dersi…
Uzman Spor Psikoloğu Ece Ünlü
*: Bu yazı ilk olarak Kort Dergisi’nin 60. sayısında (Temmuz 2025) yayımlanmıştır.
Wimbledon 2025… Çim kortların üzerindeki mücadele bu yıl sadece yeteneklerin ve fiziksel gücün değil, zihinsel dayanıklılığın da turnuvaya damgasını vurduğu bir öğretiye dönüştü.
Kadınlar ve erkekler finali, kortun ötesine taşan, zihinsel savaşların galiplerini belirlediği unutulmaz anlara sahne oldu. Geçtiğimiz ay Roland Garros Finali’nde Jannik Sinner karşısında muhteşem bir geri dönüşle şampiyonluğa ulaşan Carlos Alcaraz, Wimbledon çimlerinde İtalyan rakibiyle tekrar karşılaştı. Ancak bu maç; sadece rövanş değil, iki oyuncunun zihinsel evrimlerinin de yansımasıydı.

Jannik Sinner için bu maç bir “kırılma değil, dönüşüm” anıydı. Paris’te yaşadığı hayal kırıklığını sindirmiş, kaybetmenin sadece bir son değil, öğrenmenin başlangıcı olduğunu kavramıştı. Maç boyunca kendi iç sesiyle kurduğu sabırlı ve pozitif diyalog, onu merkezde tutan en büyük güçtü. Zihinsel olarak da oyunda kaldı; kötü bir ralliden sonra yüzünü buruşturmak yerine raketine bakıp derin bir nefes aldı. Geçmişin hayal kırıklığı, yerini şimdiye odaklanmış bir zihne bırakmıştı.
Peki Jannik Sinner bunu nasıl başardı?
Sinner, Paris’te aldığı acı yenilgiyi yok saymak yerine, onunla cesurca yüzleşti. Kaybetmenin verdiği hayal kırıklığını bastırmak yerine kabul etti ve bu duyguyu dönüştürerek kendine yeni bir güç kaynağı yarattı.
Kendisine kızmak yerine, yaptığı hataları analiz etti. Sonuca değil, sürece odaklandı. “Bugün, dünden daha iyi olabilir miyim?” sorusunu zihnine kazıdı. Sabırla ve adım adım yeniden ayağa kalktı. Kortta baskı yerine içsel destekle ilerledi. Zorlukları reddetmek yerine onları kucakladı. Böylece oyununa iç huzur hâkim oldu. Wimbledon zaferi, bu zihinsel duruşun bir sonucu olarak geldi. Sinner bize gösterdi ki: En büyük zaferler, önce yenilgiyi kabul edip, yeniden başlama cesaretiyle doğar.

Alcaraz ise karakteristik savaşçı duruşuyla yine kortta bir enerji oluşturmaya çalıştı. Ancak bu kez, maçı çevirecek o olağanüstü momentum dalgasını yakalayamadı. Sinner’ın stabilitesi ve sabrı karşısında zaman zaman acele etti, duygularına kapıldı. Bu da bize gösterdi ki; zihinsel dayanıklılık sadece motivasyon değil, aynı zamanda kontrol, plan ve duygu regülasyonu gerektiriyor. Ve sonuçta Jannik Sinner, ilk Wimbledon şampiyonluğunu kazanırken sadece rakibini değil, eski versiyonunu da mağlup etmişti.
Iga’dan zihinsel dayanıklılık dersi
Kadınlar finaline bakarsak Iga Swiątek, Amanda Anisimova karşısında 6-0, 6-0’lık tarihi bir zafer elde etti. Iga’nın oyun içi rutini, nefesi, her puan sonrası gözlerini kapayıp kendine döndüğü anlar, onun zihinsel egemenliğinin en somut yansımasıydı. Zihinsel olarak nasıl hazırlandığını, nasıl kendi alanını koruduğunu görmek, genç sporcular için adeta bir zihinsel dayanıklılık dersi gibiydi.
Anisimova içinse bu maç, güçlü kalmanın, zihinsel olarak dağılmamak için çabalamanın ilk provasıydı. Yenilgi ağırdı, ancak onu oyunun içinde kalmaya zorlayan bundan sonraki maçları için öğretici bir final oldu. Büyük maçlar bazen kazanılmak için değil, büyümek için oynanır.
